TERİMİN TARİHİ 1546'YA DEK UZANIR
Balayı her zaman gelin ile damat için her şeyden kaçış
anlamına gelir. Bu, bugün böyledir. Geçmişte de aynen böyle olmuştur. Değişen
tek şey kaçışın ardındaki nedendir. Antik Norveç'te hjunottsmanathr denilen
süreç, damadın kaçırdığı gelini sakladığı süreçti. Kızın ailesi eninde sonunda
aramayı bırakacak ve mutlu çift" damadın kabilesiyle yaşayabilecekti.
Eskinin kur yapma teknikleri düşünülecek olursa, saklanmakta olan gelin ve
damada her gün bir kap bal şarabı verilmesi şaşırtıcı değildi. Otuz bal şarabı
günü ise "balayı"na karşılık geliyordu.
Günümüzün egzotik
tatilleriyle karşılaştırınca pek romantik değil belki ama amaca hizmet ettiğine
şüphe yok. Taze çift kendisini ne kadar rahat hissederse, hamilelik olasılığı o
kadar artıyordu ve hamilelik de birlikteliği pekiştiriyordu. Rönesans'tan
sonra, biraz daha eğitimli taraflar söz konusu olduğunda, yeni evli ve iffetli
olduğu varsayılan gelin ve damada sosyal baskılardan uzak, birbirlerini tanıma
fırsatı sunmanın bir yolu olarak düğün sonrası "balayı" dönemleri
moda oldu.
Tatil olarak geçirilen balayı kavramı ise 19. yüzyıl, Victoria
İngiltere'sinde ortaya çıktı. Endüstri döneminin taşımacılık alanında getirdiği
yenilikler saye-sinde yeni evli çiftler için bir tren ya da lüks bir buharlı
gemiye atlayarak bilinmeyen bir yere gitme fikri oldukça heyecanlı ve
gerçekleştirilmesi kolay bir fikirdi. Balayı sözünün Fransızca'daki doğrudan
çevirisi lune de miel olsa da, bu tür seyahatlere Fransa'da voyages â la façon
anglaise (İngiliz tarzı yolculuk) denirdi.
Seyahat yöntemleri çoğaldıkça,
özellikle de hava yolculuğu yaygınlaştıkça, balayı seyahatlerinin de sayısı
arttı. Artık daha az sayıda çift, eskiden balayı çiftlerine sunulan sükûnet ve
soyutlanmaya gereksinim duyduğundan, yolculuklara kimi zaman arkadaşlar ya da
aile üyeleri dahil olabiliyor ve şarap tadım gecelerinden deniz kayağına kadar
çeşitli aktiviteler balayına dahil edilebiliyor.
Kaynak: National Geographic
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder